AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Çelik, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde konuşacağı haberinin akabinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye’ye davet edilmesi için talimat verdiğini belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Abbas konuşurken rahmetli şehit Haniye’nin de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bulunmasını istek etmişlerdi. O formda bir planlama kelam konusuydu. Ancak daha sonra Haniye’nin şehit olması, arzulanan tarihte de Sayın Abbas’ın programı sebebiyle bu gerçekleşemedi” diye konuştu.
‘BÜTÜN DÜNYAYI TEHLİKEYE ATAN GELİŞMELER’
Bu gecikmeden sonra Mahmud Abbas’ın dün Türkiye’ye geldiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğünü, bugün de TBMM Genel Heyetine hitap edeceğini hatırlatan Çelik, “Böylece bir sefer daha milletimiz, Ulu Meclis’imiz Filistin davasına bu takviyesini tabir etmiş olacak. Ortadan geçen vakitte görüldü ki Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistin davasını, Filistin’de verilen çabayı bizim Kurtuluş Savaşımıza benzetmesine kimi tenkitler getirmişlerdi. Lakin görüldü ki; aslında Filistin’deki gelişmeler bütün bir bölgeyi, bütün bir dünyayı tehlikeye atan gelişmelerdir. Daha olaylar başlar başlamaz 7 Ekim’de Netanyahu’nun birinci beyanatı, ‘Bölgedeki haritaları değiştireceğiz’ formunda olmuştu. Gerisinden David Koridoru’ndan bahsetti, işte Philadelphia Koridoru’ndan bahsetti, Arz-ı Mevud’dan bahsetti. Teolojik bir siyaset güderek öteki birtakım argümanlar da söyledi. Bugün görülmektedir ki Netanyahu hükümeti yalnızca Filistin’e dönük bir soykırımcı siyaset izlemiyor; bugün Lübnan örneğinde olduğu üzere, Golan Zirveleri probleminde olduğu üzere bütün bir bölge barışını ve bölgedeki ülkelerin istikrarını tehdit eden bir yaklaşım içerisine giriyor” dedi.
‘BÖLGEDE BARIŞ TEHDİT ALTINDADIR’
Çelik, Orta Doğu’da barışın sağlanması için öncelikle Filistin sorununda barışın gerçekleşmesi gerektiğini işaret ederek, “Çok net bir denklemdir bu; dünya barışının anahtarı Orta Doğu barışıdır. Orta Doğu barışının anahtarı da Filistin barışıdır. Bu denklemi tersten de okuyabiliriz. Filistin barışı kelam konusu olmaksızın Filistin’de barış; 2 devletli tahlil kelam konusu olmaksızın, İsrail’in bu saldırgan ve yayılmacı siyasetleri sona ermeksizin Filistin’de barış kelam konusu olmaz. Bu kelam konusu olmadığı vakit Orta Doğu’da barış kelam konusu olmaz ve dünya barışı her vakit bu çerçevede kırılgandır ve risk altındadır. Münasebetiyle o gün Sayın Cumhurbaşkanımızın buradaki gelişmeleri hem insani kıymetler açısından, milletlerarası hukuk açısından pahalandıran yaklaşımı hem de bu probleme ulusal bir sorun olarak bakmamız gerektiği halindeki yaklaşımı bugün ne kadar isabetli bir yaklaşım olarak kıymetlendirilmesi gerektiği net bir halde görülmektedir. Bugün bölge barışını tehdit ettiği üzere, dünya barışını da Netanyahu hükümeti tehdit etmektedir. O sebeple iki devletli tahlil kelam konusu oluncaya ve bu soykırımcılar yargılanarak dünyaya bu milletlerarası hukuk bildirisi verilinceye kadar herkesin bulunduğu bölgede barış tehdit altındadır. Doğal burada milletlerarası kurumların bu derece yetersiz kalmasının farklı bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bir barış arayışı, iradesi kelam konusu olduğunda Netanyahu hükümeti ya bir suikast gerçekleştirerek ya bir okulu bombalayarak ya da çocukları öldürerek bu barış iradesini yok etmektedir. Barış iradesinin ve barış baskısının en yüksek olduğu vakitlerde barış konusunda efor gösteren merhum Haniye’yi şehit etmeleri bunun bir göstergesidir” diye konuştu.
‘NETANYAHU, MİLLETLERARASI KURUMLARI AMAÇ ALIYOR’
Çelik, İsrail’in saldırgan tavrına reaksiyon göstererek, “Mescid-i Aksa’ya yapılan saygısızlıklardan bugün Lübnan’ın taciz edilmesine kadar geniş bir çerçevede ortaya koyulan şey, İsrail’in tüm milletlerarası kurumları itibarsızlaştırmasının artık yeni bir evreye geçtiğini göstermektedir. Netanyahu hükümeti yalnızca Filistin’e saldırmakla kalmıyor, bu soykırım siyasetinin devamı olarak direkt milletlerarası kurumları amaç alan, milletlerarası bedelleri amaç alan saldırganlığını devam ettiriyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in; Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze’deki durum, bütün bu ortaya çıkan tablo çerçevesindeki sonuçtan sonra bir açıklaması oldu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda ve Birleşmiş Milletler’in yapısında bir ıslahat yapılması gerektiğini söz etti. Sayın Cumhurbaşkanımız da buna kendi yıllardır söyledikleri tezlerini tekrarlayarak karşılık verdiler. Cumhurbaşkanımız yıllar önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ‘Dünya 5’ten büyüktür’ prensibini ortaya koyduğunda çok âlâ hatırlıyorum, hepimiz oradaydık. Birtakım ülkelerin bunu birinci sefer duymuş üzere yadırgadıklarını, hatta bunu çok ileri bir telaffuz olarak pahalandıran birtakım devletlerin ileri gelenleri olduğunu hatırlıyoruz. Cumhurbaşkanımız bu tezi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda eylül ayındaki toplantılarda daima tekrarladı ve bunu çeşitli örnekleriyle delillendirdi. Yeniden Türkiye’de ve dünyanın öbür yerlerinde yaptığı memleketler arası siyaset değerlendirmelerinde bu tezi daha da genişletti. Bugün gelinen noktada ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tezinin aslında giderek memleketler arası kabule dönüşen, pek çok devlet tarafından desteklenen bir tez olduğu ortaya çıkmıştır. Gelinen noktada Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Birleşmiş Milletler’de bir ıslahat yapılması konusundaki açık beyanı da Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tezinin teyidi manasındadır” tabirlerini kullandı.
(DEMİRÖREN HABER AJANSI)